Çağdaş psikolojinin üç büyük devinden biri ve bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatr Alfred Adler'in, "İnsanı Tanıma Sanatı" adlı kitabından 12 alıntı.
2.
Sanguinik(canlı) mizaç tipinde, yaşam kıvancıyla donatılmış, olayları gözünde pek büyütmeyen, nasıl derler, bu konuda tatlı canlarını sıkıntıya sokmayan, her şeyi en güzel ve en tatlı yanından görmeye çalışan, üzücü durumlarda kuşkusuz üzülen ama yıkılmayan, sevindirici durumlarda kuşkusuz sevinen ama sevincinden de apışıp kalmayan biri canlanır kafamızda. Ayrıntılı bir tanımlama çabasının ortaya koyacağı gibi sanguinikler büyük çapta kusurları içermeyen az çok sağlıklı kişilerdir.
3.
Kolerik tipi mizaç, eski bir ozanın benzetisiyle ayağının çarptığı taşı büyük bir öfkeyle kaldırıp bir kenara atarken, bir sanguinik hiç rahatını bozmadan taşın üzerinden yürüyüp geçer. Kolerik, büyük devinimler yapmadan duramayan, geniş çapta güç denemelerinde bulunan ve düzçizgisel, saldırgan bir davranışla her şeyi ezip geçmek isteyen biridir.
4.
Melankolikler, yukarıdaki benzetiye göre, taşı görünce o zamana kadar işlediği bütün günahlar aklına gelen, kendini hüzün verici düşüncelere kaptıran ve gerisin geri dönüp giden biri diye anlatılır. Dizginleri daha çok kuşkunun elindedir. Öylesine kendi dertlerine düşmüş durumdadırlar ki, gözleri hep gerilere ya da kendi içlerine çevrilmiştir.
5.
Flegmatikler, ise yaşama düpedüz yabancıdır, izlenip toplar ama topladıkları izlenimlerden gerekli sonuçları çıkarmazlar, kendilerini bundan böyle etkileyen bir şey yoktur, hiçbir şeye ilgi duymaz, herhangi bir nedenle özel bir çaba harcadıkları da asla görülmez, kısacası, bunların da yaşamla aralarındaki ilişkiler kopuktur, yaşamın belki de herkesten çok uzağında yer alırlar.
6.
Neşeli insanlar şen şakrak kimselerdir. Ne kendileri her zaman üzgün ve tasalı yüz taşır, ne de başkalarını üzüntü ve dertlerinin nesnesi ya da taşıyıcısı durumuna sokarlar. Başkalarıyla birlikteyken neşe saçmayı, yaşamı güzelleştirmeyi ve daha yaşanılır kılmayı başarabilen insanlardır hepsi.
7.
Unutkan insanlar öyle kişilerdir ki, açıkça başkaldırmaya pek yanaşmaz, ama unutkan davranışlarıyla ödevlerine karşı yeteri kadar ilgi duymadıklarını ele verirler.
8.
Bazı kadınlar itaat ruhunu o kadar geniş boyutlu bir şekilde içlerinde taşır ki, özellikle aradıkları erkek tipi hükmetme hırsıyla dolu ya da kaba ve hoyrat davranışlı kişilerdir. Ne var ki, doğaya aykırı bu durum kısa süre sonra büyük bir çatışmaya dönüşür.
9.

Utanma duygusu, ruhsal alanına müdahale sonucu insanın kişiliğinin değerinde bir azalma tehlikesinin baş gösterdiği, özellikle herkesin bilincinde olduğu şeref ve haysiyet duygusunda bir zayıflama belirtisinin görüldüğü durumlarda açığa vurur kendini. Fizyolojik bakımdan olay, periferdeki damarların genişleyerek aşırı bir kanlanmaya yol açmasıyla kendini belli eder. Bu aşırı kanlanmayı çoğunlukla yüzde saptarız.
10.
Acımak, başkalarının uğradığı bir felaket durumunda böyleleri hep ön planda boy gösterir ama gerçekte bir şey yapıp ettikleri yoktur, istedikleri yalnızca adlarının geçmesi ve böylece toplum içinde ucuz yoldan üne kavuşmaktır. Bu sözde hamarat-hayırsever insanların ilk planda düşündüğü şey, yoksul ve sefil insanlar karşısında kapılacakları üstünlük duygusunun rahatlatıcı etkisidir.
11.
İlke adamları ve kılı kırk yaranlar, güvensizlikten ötürü sonsuz bir zenginliğe sahip olan yaşamı birkaç kural ve formüle zorla hapsetmeye çalışırlar. Hangi durumda olursa olsun bir kez saptadıkları ve bundan böyle vazgeçmeyecekleri bir ilkeye göre davranmak isterler.
12.
İnsanı bir bütün olarak ele alma, bizi bir karabasandan kurtaracak, esenliğe çıkaracaktır. Bu yoldan ayrılmazsak, başkalarını, özelikle çocuklarımızı olumlu yönde etkileyebilir, yazgılarını talihin kör cilvelerinin ürünü olmaktan kurtarır, karanlık bir aile ortamından geldikleri için mutsuz yaşayıp gitmelerini önleyebiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder