Kadının Yetersizliğine Karşı Ön yargı / Alfred Adler

             İlgili resim

Kadının yetersizliği görüşü o kadar yaygındır ki, sanki bütün insanlar böyle bir görüşü benimsemiştir. Örneğin bir Romalı yazar "Mulier est hominis confusio" der. ("Kadın utanç verici"). Birçok ruhaniler meclisinde kadının bir ruhu bulunup bulunmadığı hararetle tartışılmış kısaca bir insan sayılıp sayılamayacağı konusunda çeşitli bilginlerce çeşitli yazılar kaleme alınmıştır.

Yüzyıllar boyunca etkinliğini sürdüren cadı hezeyanı ve cadıların ateşte yakılması, bu sorunla ilgili olarak bir zamanlar içine düşülen yanılgıları, o müthiş bocalamaları ve şaşkınlığı hazin şekilde belgelemektedir. Kadın, sık sık bütün bela ve musibetlerin nedeni olarak gösterilir.

Her çağın destan ve masallarında kadının ahlâksal yetersizliğine, rezilliğine, hainliğine, iki yüzlülüğüne, bir kararda durmayışına ve güvenilmeyecek karakterine değinildiği görülür. Hatta "Kadınlara özgü bir hafifmeşreplik" deyimi yasalarda bile yer almıştır.

Her ulusun anekdotlarında, atasözlerinde ve nüktelerinde yukarıdan bakılarak yerilir kadın, geçimsiz, titiz, kuş beyinli ve aptal (saçı uzun, aklı kısa! ) diye gösterilir.
Bütün bir zekâ gücü seferber edilerek kadının yetersizliği kanıtlanmaya çalışılır. Örneğin Strindberg, Moebius, Schopenhauer, Weininger gibi yazarlar, kadın karşısında böyle bir tutum sergiler. Üstelik bu kişilere azımsanmayacak sayıda kadının da katıldığı görülür.

Kadınlara çalışma hayatında ödenen ücret de, erkeklere ödenen ücretten çok daha düşük tutulmakta, Bu da yine kadının pek önemsenmediğini açığa vurmaktadır.

Kızlar, Tanrı'nın her günü adım başında ve alabildiğine değişik şekillerde oğlanlardan daha az yetenekli sayılacaklarını, oğlanlara göre daha hafif, daha önemsiz işlere yatkın olduklarını işitip dururlar. Kaldı ki ilgili testlerden alınan dikkate değer bir sonuç 14 -18 yaşları arasındaki kızların oluşturduğu bir grubun, erkekler de dahil bütün diğer yaş gruplarından üstün bir yeteneğe sahip olduğunu kanıtlamıştır. Araştırmalara göre, söz konusu gruptaki kızlar, kadının, yani annenin de serbest meslek sahibi olduğu ya da yalnızca annenin böyle bir meslekte çalıştığı annelerden geliyordu. Buradan da anlaşılıyordu ki ilgili kızlar kadının çalışma yetersizliğine ilişkin ön yargıyla karşılaşmadıkları ya da çok az karşılaştıkları evlerde yetişmiş, özellikle annelerinin kendi becerileriyle neler başardığını gözleriyle görmüşlerdi. Dolayısıyla, gelişimleri çok daha özgür ve bağımsız bir yol izleyebilmiş, yukarıda sözü edilen  ön yargı doğuracağı tüm engelleme ve tutukluluklardan uzak kalmışlardı.

Erkeksi, değerli, güçlü, muzaffer; öte yandan kadınsı, uysal, boyun eğen, ikinci derecede rol oynayan, gibi sözlere yer verilmesidir. Bu düşünüş biçimi insanların kafasında öylesine derinlere kök salmış bulunuyor ki uygarlığımızda mükemmel sayılan her şeye erkeksi gözüyle bakılıyor, pek değer taşımayıp yadsınan şeylerse kadınla mal edilmeye çalışılıyor.


Alfred Adler